Translate

18 Aralık 2013 Çarşamba

Hala Korkuyorlar

Başbakan Erdoğan'ın Ekonomi Başdanışmanı Yiğit Bulut son yapılan operasyonlarla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Türkiye düne ülkeyi derinden sarsan bir şokla uyandı. "Büyük Rüşvet" adıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı şafak operasyonuyla İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ile işadamı Ali Ağaoğlu'nun da aralarında bulunduğu 84 kişi gözaltına alındı.
Dış basında da geniş yankı bulan operasyonla ilgili farklı isimlerden açıklamalar gelmeye devam ediyor. Başbakan Erdoğan'ın Ekonomi Başdanışmanı

13 Aralık 2013 Cuma

Musevi Çocuk

Sultan Abdülmecid Han yaklaşık 150 sene önce, her birine özel bir (o zamanın) mikroskop tahsis ederek babası Sultan II. Mahmud’un kurduğu tıbbiyedeki öğrencilerini gezer, öğrenciler içinde Türk, Ermeni, Rum, Arab vs. öğrenciler vardır dolayısıyla müslüman, ortodoks hristiyan, kirkoryan vs… Bir tane öğrenci de Musevidir. Sultan durup, bu öğrenci hakkında (bu arada dikkat, Osmanlı bir şeriat devleti ve sultan dediğimiz adam müslümanların yeryüzündeki halifesi!..) “Bu Musevi çocuk etle süt bir arada yiyemez, hayvan iç yağı yiyemez, ona kendi şeriatindeki helal yiyecekleri temin ediyormusunuz?” diye sorar… Hatta Cumartesi günü dini vecibe olarak Yahudiler bayram eda ettiğinden ona özel tatil günü yapılmasını tembihler ve o öğrenciye özel bir mutfak kurdurur…. Osmanlı işte böyle “Osmanlı” olmuştu…. Şimdi kaç tane “laik” demokratik ülke var bu hassasiyeti sağlayabilen? Felsefede meşhur bir hata, (straw man fullacy) korkuluk hatasını bazı konularda zaman zaman doruklarda yaşayan bir ülkenin vatandaşlarıyız. Osmanlı Devlet-i Aliyye, devlet rejimi ile ilgili kesin bir biçim tanımlamayan Kur’an Kerim’in şeri hükümlerinden beslenen adalet anlayışıyla bu gün ki “çağdaş” demokrasilerin yetişemediği bir adalet tesis etmişti…

8 Aralık 2013 Pazar

Rockefeller’den Son Yüzyılın En Büyük İtirafları 2

TÜRKİYE’DE PARA İTİBAR GÖRDÜ, ARKADAŞ, DOST, AİLE GİBİ KAVRAMLAR UNUTULDU
Bu arada, Özal bütün bunların yapılabilmesi için gereken kanunları yavaş yavaş çıkarmıştı. Bu ülke vahşi kapitalist sistemle o kadar çabuk uyum sağladı ki, bizim bile düşünemediğimiz hayali ihracat gibi vurgun yöntemleri keşfettiler. İnsanlar artık en kısa ve en kolay yönden servet yapmanın peşine düştüler. Rüşvet, devlet bankalarının çeşitli entrikalarla soyulmaları, banker skandalları birkaç örnek. Arkadaş, dost, aile gibi kavramlar unutuldu ve sadece parası olanlar itibar görmeye başladı. Bu arada, yerli sanayi can çekişiyor, küçük işletmelerden başlayarak yavaş yavaş büyük işletmelere doğru bir iflas dalgası yayılıyordu. Devlet işletmeleri ise bizim istediğimiz yöneticilerin atanmaları sağlanarak zarar ettiriliyordu. Sonunda bu işletmeler ya kapatılıyor, ya da özelleştirme hikayesiyle, ucuz fiyatlarla şirketlerimiz tarafından ele geçiriliyordu.
“KÜRT DEVLETİ PROJESİNİ” HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÖNCE ÖRGÜT YARATTIK
Beyni yıkandığı için temiz hayallerle işe başlayan Özal, sonunda bu sistemin gerçeklerini görerek kendisini de kapitalizmin çarklarına kaptırdı. Ailesini ve yakın çevresini zengin etmeye başladı. Öyle bir duruma geldiler ki Özal’ın çevresinde prens ve prensesler ortaya çıkmaya başlamış, biz ülke monarşizme dönüyor diyerek kaygılanmaya başlamıştık. Aslında tam bir komedi oynanıyormuş. Her neyse, ülke insanının tepkisini ölçmek için kendisinden Kürt devleti fikirlerinden bahsetmesini istedik. Fakat bu düşünceler kendisine pahalıya maloldu. Biz de Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için *** denilen bir örgüt yaratıldı. Bu örgütle uğraşmak ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve şu anda koskoca Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan bir avuç toprakta varlığını sürdüren Türkiye, bizim

Post Modern Haçlı Seferleri

2001’de ABD Başkanı Bush’un ve 2004’te de Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın, bugünkü Orta Doğu’da yaşanan çatışmalar için ‘Haçlı Seferi’ ifadesini kullanmış olmaları, dikkatimizi bu seferlere çekiyor.

Bilindiği üzere Haçlı Seferleri, 1071 Malazgirt savaşı sonunda Anadolu’da yenilen Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans’ın Avrupa topraklarına geri çekilip, yeni güçler toplayarak Anadolu’ya ve kutsal topraklara yaptığı seferlerin adıdır. 1095-1270 yılları arasında kesintili olarak 165 yıl sürmüş olup, tam sekiz kez Haçlı orduları Anadolu ve kutsal topraklara saldırmıştı.

Haçlı’nın üç temel amacı vardı;