Translate

28 Ekim 2013 Pazartesi

YUNANİSTAN'A 4 MİLYAR ALTIN FRANKI NASIL ACIYIP BAĞIŞLADIK?

Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan ordusunun işgal ettiği Anadolu'da vahşice öldürdüğü binlerce masum insanın yanı sıra onbinlerce ev, bahçe, iş yeri ve kamu binası da yakılarak yılların birikimi yok edilmiş ve Türkiye büyük bir zarara uğratılmıştı. Bu yüzden Lozan Antlaşması'nın 59. maddesi ile Yunanistan'ın gerçekleştirdiği bu yıkımın tamiri için 4 milyar altın Frank ödenmesine karar verilmiş ve Yunan tarafı da ödemeyi resmen kabul etmişti.

Fakat Lozan'da "tazminat" kelimesi yerine "tamirat" kelimesi kullanılarak Yunanistan'ın dünya önünde suçlu olduğunun kabulü engellenmişti. Antlaşmada sadece savaşta Yunanlıların Anadolu'da verdikleri zararı "tamir" ettirme şartı ile yetinmiştik. Halbuki Yunanistan 1 lira bile tazminata mahkum edilseydi suçu tescillenecekti.

Ancak İsmet Paşa "tazminat" almak şöyle dursun Yunani

Bir Kurtuluş savaşı masalı

Öyle yedi düvele karşı verilmiş bir “Kurtuluş Savaşı” yoktur.

Yoktur da niçin var biliniyor? Çünkü millet hakikatleri bilmiyor, hatırlamıyor. Çünkü millet, “Kurtuluş Savaşı” denilen süreç sonunda sadece “İslam Devleti”ni ve topraklarının çok büyük kısmını değil, hafızasını da kaybetti.

Çünkü milletin siyasi, sosyal, kültürel, hukuki, ameli, tarihi, coğrafi ve hatta imani ve İslami hafızası silindi. Bu yüzden hakikatler hatırlanamıyor.
Şimdi okullarda okutulan “resmi tarih” kitaplarındaki bilgileri önümüze alıp bakalım.

Trakya’dan Artvin’e kadar Karadeniz Bölgesinde savaş oldu mu? Hayır.

Doğu Anadolu Bölgesinde savaş oldu mu? Hayır. İran sınırları zaten 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması’dan bu yana değişmedi. Sovyetler Birliği ile olan sınırlar, savaş yapılmadan, Gümrü Andlaşması ile belirlendi. Gerçi, Kazım Karabekir komutasındaki Türk ordusunun bir harekatı olmuştu; ancak bu, işgale karşı değil, Sevr ile boşaltılan illere yeniden askerin girmesinden ibaretti.

İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerinde savaş oldu mu?

24 Ekim 2013 Perşembe

Küresel saldırı

   Küresel saldırı neden arttı?

Soruya cevap vermeden önce kısa süre önce yazdığım bir konuyu bir daha hatırlatmak istiyorum. Yaşananlar, “saldıran yerli-yabancı medya gruplarının sermayedarlarının kim olduğu” ve kullanılan “uzantılar”, BU HATIRLATMAYI ZORUNLU hale getiriyor...

Gelelim hatırlatmaya...

Sevgili dostlar, bundan bir süre önce “malum medyanın” kalemşörlerinden biri “Türkiye’nin Tahrir’i neresi olacak” başlığını atmış ve “istediğimiz an halkı sokağa dökecek organizasyona sahibiz” mesajı vermişti... O günlerde bu arkadaşa bir cevap yazmış ve yazdıklarının şifrelerini paylaşmıştım...

Bugün özellikle MİT Müsteşarımıza yöneltilen saldırılar sonrası bu konuya bir daha değinmek ve o yazımdan “alıntılar” yapmak istiyorum;

“...1- Yazılan: Türkiye’nin Tahrir’i neresi olacak”! Bu cümlenin altında gizlenen: Türkiye’de de Mısır gibi yıllar süren-sürecek bir diktatoryal yapı var ve insanlarımız buna karşı meydanları doldurmalı !...

13 Ekim 2013 Pazar

İsrail'i Beyoğlu'nda kuran BARONLARA yakın olmak

Ne zamandı net hatırlamıyorum ama Corriere Della Sera isimli İtalyan gazetesinin bir muhabiri "Hakan Fidan çok önemli sırları İran'a verdi!" diye haber yaptı! 

Fidan, sözde Amerikalılar'ın İran'a karşı izleyeceği rotayı Tahran'la paylaşmıştı! Haberi yapan İtalyan gazeteci ilginç bir kişilikti! Meslek hayatının son 4 yılını İSRAİL'de geçirmişti!

Kaynak aynı yer olunca Fidan daha göreve gelmeden, "İran dostu" yakıştırması yapılmaya başlandı!
Türkiye'de her şey olur ancak İSRAİL'e karşı biri böylesine önemli göreve gelemezdi!
Geçmiş böyle değildi çünkü!
Bir otomobile, bir eve makamlarını İsrail'e teslim eden çok adam vardı!

Türkiye'nin çıkarları hep ikinci plandaydı!

İstanbul ve Ankara'da yükselmek bu GÜCE yakın olmakla ilişkiliydi!
Gazeteci de olsan, mühendis de olsan, istihbaratçı da olsan, asker de olsan, işadamı da olsan aynı çizgiye girmen şarttı! Bir yanda memleket, bir yanda kariyer!

Hep yol ayırımında ilerledi ülke!

İsrail'i Beyoğlu'nda kuran BARONLARA yakın olmak kişisel istikbali parlatırdı!

Sermaye ve güç onlardaydı!